Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri komisyonda: “30 yıldır beyaz Toros’un peşinden koşuyoruz”

Barış Anneleri’nden Nezahat Teke, Türkçe’sinin yetersiz olduğunu ve kendini rahat ifade etmek için Kürtçe konuşmak istediğini söyledi ancak komisyona başkanlık eden Numan Kurtulmuş izin vermedi. Kurtulmuş, CHP’li Sezgin Tanrıkulu ile DEM Parti’li Meral Danış Beştaş’ın tercüme edebilecekleri önerisine karşılık Genel Kurul’daki işleyişin devam ederek Türkçe konuşulmasını rica etti.
Rabia Kıran’ın da konuşmaya Kürtçe başlaması üzerine Kurtulmuş, sözlerine Türkçe devam etmesi için uyardı.
Nezahat Teke, Öcalan’ın 27 Şubat’taki silah bırakma çağrısıyla bir ümit doğduğunu söylerken gerekli adımların atılmasını istedi. Sürecin ilerlemesi için Öcalan’ın serbest bırakılmasını ve komisyon çalışmalarına bizzat destek sunmasını savunan Teke “En çok ölenler en çok barışı isteyenlerdir“ dedi.
Kızının 19 yaşında “Öcalan’a uygulanan tecride karşı” kendini yaktığını anlatan Teke, “Hala korkuyorum. 25 yıldır kızımın yanan saçının kokusu burnumda. ‘Barış olsa kızın geri gelecek mi’ diyeceksiniz. Benim kızım gelmeyecek ama başka analar ağlamasın diye uğraşıyorum. Ben ağladım, başka analar ağlamasın“ ifadelerini kullandı. Teke, asker, polis cenazelerinde onların annesiyle birlikte ağladığını söyleyerek “Gencecik çocuklarımızı değil de silahları toprağa gömelim. Savcılık bize diyor ki ‘savaş var mı ki barış istiyorsunuz?’ Yoksa bu insanlar neden ölüyor? Savaş dediğim için bir yıl ev hapsi aldım. İnsanlar ölüyorsa var demek ki bir şey” diye konuştu.
Teke’nin ardından söz alan Barış Annesi Türkiye Bozkurt “Siz savaşı kabul etmiyorsunuz ama her gün ya asker ya gerilla cenazesi geliyor. “45 bin insan öldürülmüş ama biz bir hesap istemiyoruz. Biz ‘Barış olsun’ diyoruz” sözleriyle, barışı da savaşı da annelere sormak gerektiğini dile getirdi.
Öcalan’ın dinlenmesi gerektiğini ifade eden Bozkurt “O şimdiye kadar hiç yanlış yapmadı, bundan sonra da yapmaz. Kürt halkı ona güveniyor. Bu komisyon da onu dinlemelidir. Gerçek muhatabı odur” dedi.
Bozkurt ayrıca hasta tutuklular ve hükmünü doldurduğu halde serbest bırakılmayanlar için yasal güvence olması gerektiğini söyledi.
Barış Anneleri’nden Rabia Kıran “Türk – Kürt, kimse çocuklarını ölüm için büyütmedi. Bu ülkede hak hukuk adalet olsaydı çocuklar dağa çıkmazdı” dedi.
Anadilin anayasaya girmesini isteyen Kıran “Güzel bir şey bu ülkeye gelsin ki birbirimize güven olsun. Biz bir bayrağın altında yaşıyoruz. Anadilimizi, kültürümüzü istiyoruz ki beraber yaşayalım” diye konuştu. Kıran ayrıca silahlarını bırakıp Türkiye’ye gelecek örgüt üyelerinin cezaevine girmemesini savunarak “Böyle barış olmaz. Barış istiyorsanız onlar gelsin siyaset yapsınlar” dedi.
Asker ve polis annelerine “Acımız aynıdır” diye seslenen Kıran şöyle konuştu:
“Onlar diyorlar ’Vatan sağolsun‘. Vatan yerinde kalıyor bizim çocuklarımız toprağın altına giriyor. Biz el ele verseydik vatan da sağ olurdu, bizim çocuklarımız da sağ olurdu. Bu vatanı beraber kurduk. Birbirimize sarılalım. Asker anaları, gerilla anaları birbirimizi tanıyalım. Biz birbirimizin derdini biliyoruz. Rica ediyorum bizi yan yana getirsinler.”
Cumartesi Anneleri ile Barış Anneleri’nin konuşmasıyla toplantının birinci oturumu tamamlandı ve yarım saat ara verdi. Bu arada Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, komisyona sundukları katkı için annelere teşekkür etti.
Toplantının ikinci oturumunda ilk olarak İHD Eş Başkanı Hüseyin Küçükbalaban konuştu. Küçükbalaban, komisyon çalışmalarına ilişkin yasal düzenleme yapılmamasını eksiklik olarak değerlendirerek “Komisyonun altı ay çalışacak olması da yüzyıllık bu meselenin çözülmesi için sıkıntıdır“ dedi. Komisyonun Öcalan ile görüşmesi gerektiğini söyleyen Küçükbalaban, örgüt üyelerinin silah bırakmasının cesaretlendirilmesi için daha önce silah bırakmış olanların görüşlerinin alınması gerektiğini belirtti.
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz İHD’nin önerilerinden bazılarını şöyle sıraladı:PKK militanlarının silahsızlanması ve toplumsal yaşama katılmaları için gerekli yasal düzenleme hazırlıklarına başlayarak, bu konudaki olumlu dünya deneyimlerinden ve uzman kişilerden faydalanması gerekmektedir.Şeyh Said, Seyit Rıza ve Said-i Nursi’nin mezar yerlerinin açıklanarak naaşlarının ailelerine teslim edilmesi sağlanmalıdır.Anadil hakkı güvence altına alınmalı; anadilinde eğitim, yayıncılık ve kültürel faaliyetler yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.Kayyum atanmasını düzenleyen kanun maddesinin iptalini sağlayacak yasa değişikliği Meclis’e sunulmalı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına konulan çekincelerin kaldırılması tavsiye edilmelidir.Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması, infaz kanununun eşitlik ilkesi dikkate alınarak değiştirilmesi, keyfi uygulamaları ile kamuoyu gündeminde olan İdare ve Gözlem Kurulları’nın lağvedilmesi, bir insan hakları krizine dönüşen hasta mahpusların tahliye edilmeleri önündeki engellerin kaldırılması komisyon tarafından hazırlanacak yasa tasarılarıyla TBMM’ye tavsiye edilmelidir.AİHM ve AYM ihlal kararlarının yerine getirilmesi önündeki politik engellerin ortadan kaldırılması için çalışmalar yapılmalıdır.Yargı pratiği haline dönüşen cezasızlık kültürü ile mücadele edilmelidir.
Düşünce, ifade, basın ve örgütlenme özgürlükleri üzerindeki sınırlamaların sona ermesi için yasal değişiklik dahil tüm çalışmaların yerine getirilmesi gerekmektedir.
MAZLUMDER Başkanı Kaya Kartal da kimlik inkarının izlerinin devam ettiğini söyleyerek, kayyum uygulamalarına son verilmesi gerektiğini vurguladı. Geçmişi kurcalamak yerine geleceğin inşa edilmesini savunan Kartal, “Silah bırakan örgüt elemanlarının durumu ne olacak? Yurt dışında cezaevlerinde bulunan örgüt üyelerinin durumu ne olacak? Meclis’te nasıl bir zemin oluşturulacak? Yasal bir çerçeveye kavuşturulması gerekiyor” diye konuştu. Kartal ayrıca “Yamalı bohçaya dönmüş infaz kanununun değişmesi gerekiyor“ dedi.
Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Genel Başkanı Mahsun Batı, ”Faili meçhul cinayetler için devlet hiçbir zaman sorumluluk üstlenmedi. Failleri arayan Cumartesi Anneleri’nin avukatlığını Tahir Elçi yapmıştı, şimdi biz 10 yıldır Tahir Elçi’nin faillerini arıyoruz. Faillerin nasıl ustalıkla gizlendiğini gördük. Tahir Başkan’ın dosyası cezasızlıkla sonuçlandı, deliller sokakta bırakıldı. Bu dosya klasik bir cezasızlık örneğidir” diye konuştu.
İHH yöneticisi Barış Oktay ise silahsızlanma sürecinin uzatılmaması önerisini sunarken sürecin toplumsallaşmasının önemini vurguladı. Oktay, sivil toplum kuruluşlarının katkısının sürekli olması gerektiğini savundu.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, toplantıyı açtığı konuşmasında İYİ Parti Milletvekili Yüksel Arslan’ın DEM Parti’nin komisyondan özerklik, ayrı bakanlık talepleri iddialarına “provokatörlük” yanıtını verdi. DEM Parti’nin bu talepleri yalanlamasının ardından Kurtulmuş da, Arslan’ın iddialarının gerçeği yansıtmadığını vurguladı.
Kurtulmuş süreci zehirlemeye çalışanlara karşı uyarılarını hatırlatarak isim vermeksizin şunları söyledi:
“Bu komisyonda hiçbir şekilde konuşulmamış, komisyonun kurulmasından önceki süreçlerde dahi gündeme gelmemiş, komisyonun hiçbir anında komisyon üyeleri tarafından paylaşılmamış bazı konuları, hem de gizli oturumlarda konuşulmuş gibi ortaya koymak en hafif tabiriyle açık bir provokatörlüktür. Bu tür provokasyon içerisinde olacak çevrelere karşı komisyondaki 51 üyemizin hepsi ortak bir kararlılık içerisindedir.”
Medyascope